ŞEMS'İN SIRRI.......

“Uzun bir yol geldim buralara. Asırlardır bu yoldayım. Kaç beden giydim, kaç yaşam tükettim saymadım. Yanılgıların hamurunda mayalandım. İyiliği kötülüğe, kötülüğü iyiliğe devrettim. Bir sarkaç gibi bir uçtan diğer uca gidip geldim. Kadın oldum, erkek oldum. Öldüm doğdum. Her yaşam bir nefes almak vermek gibiydi. Yaşamların ötesine geçtiğimde bunu gördüm. Gördüm ama anlatamadım. Bir sır gibi bu gördüklerim içimde gömülü. Hep aradım dedim ama aslında aramamışım.Aradığımı sanmışım. Neyi aradığımı bilmeden aradığımı sanmışım. Her zaman bir arayan ve bir aranan vardı. Ama ne arayanı bildim ne arananı. Ne zaman ki bu “ben” denilen mahlukatın gerçek olmadığını anladım o zaman esas ve tek yolculuğum başladı. Bu hayat o yolculuğum. Şimdi seninle burada muhabbette olmam bu yolculuğun sonunun geldiğine dair bir simgedir. Tıpkı sen gibi. Sen de bir simgesin bu rüya aleminin içinde Şems. Diğerleri gibi. İsa gibi, Buddha gibi, Krishna gibi. Ve ben senden ayrı değilim. Seni rüyamda ben yarattım. Zihnimin bir ürünüsün. Her şey gibi. Herkes gibi. Ve seni bana son kurtuluşu armağan etmen için çağırdım. Seni de kurtarmak için...”

“Bir çağrıdır her karşılaşma. Bir Özün kendini hatırlamasıdır. Görülmemiş bir rüyada seyir eden kayıp bir hafızayız sen ve ben. Bu bedenler aleminde kendi filmini çekmiş bir Özün çekildikten sonra izlemesine tanığız her birimiz. Ve bu tanıklığı başkasına vererek tamamlıyoruz rüyayı ve çekiliyoruz bir sır gibi bu diyardan. Ben sırların sırrıyım derken bunu kastediyorum. Tek sır budur. Ne sen varsın, ne ben varım ne bu alem. Varsan sen bir IŞIKsın... O da bu alemde yok...”

Yorumlar