Visibilia Ex İnvisibilibus...

Gördüğümüz şeyler göremediğimiz şeylerden doğar. Etrafımız göremediğimiz şeylerle çevrelenmiş durumda. Ekonominin dikey boyutu. Modern Japonya örneği. Eski Sovyetler Birliği örneği. Gorbaçev ve hayatın ruhanileştirilmesi. Bir şeyi hazırlıksız yapabilmek için uzun süre hazırlanmak gerekir. Refah vicdanı. Kıtlık vicdanı. Evren bir bolluk yeridir. Kayıp cennet. Görünürdeki zıtlıklar. İçsel sezgi ve ‘düş’.
Medeniyet tarihi görülebildiği kadarıyla bir daha fazlasını yapabilme arayışıdır, insanoğlu durmaksızın kendini aşmaya ve üretmek, iletişim kurmak, seyahat etmek ve yok etmek için daha büyük kabiliyetler ve imkanlar elde etmeye çalışmıştır. Aynı zamanda daha yüksek bir düzlemde, gözle görülmeyen fikirler dünyasında Oluş’un gelişimi ve devinimi devam etmektedir. Görünen tarafta yapılan her keşif ve eklenen her yeni kabiliyet öncesinde daima oluşun fethedilmesi ve insanoğlunun kapasitesinin genişletilmesi gerçekleşmektedir: ki bu gerçekleşmeden somut olarak adlandırdığımız gelişmelerden hiçbiri cereyan edemez.
Görünen görünmeyenin yansımasıdır ve bir gölgenin şekli ve büyüklüğü bakımından kendisini yaratan nesneye bağlı olması gibi görünen de görünmeyene öylece bağlıdır. Gördüğümüz, hissettiğimiz, dokunduğumuz ve duyduğumuz her şey, maddi nesneler ve hayat dediğimiz bu işletmenin tamamı dahi duyularımızla algılayamadığımız ancak bu dünyanın varlık nedenini teşkil eden görünmeyen bir dünyanın yansımasından başka bir şey değildir.
Bir insanda bile, inşa edebilmiş olduğu her şeyin kaynağı görünmeyen yanıdır, ‘düşüdür’ ve bu düş, yaşamının kalitesinde ve başına gelen olayların doğasında kendisini gösterir.
Bir insan şans eseri bir imparatorluk kurabilir, servet yapabilir, mal mülk sahibi olabilir, ancak “düş”ündeki en küçük çatlak dahi başarısız olmasına yeter.
Okulun parolası olan Visibilia ex Invisibilibus, içsel sorumluluk anlamına gelmektedir, dışta cereyan eden olayların ancak fikirler, nedenler, yaratıcılık ve ‘düş’ dünyasında çoktan cereyan etmiş olay ve durumları yansıtabileceği anlamına gelmektedir.
Görünen görünmeyenden doğar.
Ses sessizlikten.
Ve hareket hareketsizlikten.
Gerçeklik dediğimiz düzlemi dikine kesen dikey bir boyut mevcuttur ve bu boyut, görünmeyenin dünyasıdır. Visibilia ex Invisibilibus.
İçinde bulunduğumuz yüzyılın başı itibariyle kuantum fiziği maddenin temel yapı taşları arasında uçsuz bucaksız bir boşluk olduğunu ortaya koyabilmiş ve bizleri evrenin tamamının özünde boşluktan “imal” edildiği ve gerçekliğin çekirdeğinin “neredeyse hiçbir şeyden” oluştuğu paradoksunu kabul etmeye mecbur bırakmıştır.
Bilimsel bilginin hızlanarak ve katlanarak evrimleşmesi, kavramsal düşünce kalıplarımızı zorlamakta ve gündelik ‘gerçeklikten’ kaynaklanan deneyimlerimize öylesine ters düşmektedir ki madde olarak bildiğimiz nesnelerin ve içinde barındırdığı her şeyle birlikte gerçekliğin bir yanılsamadan, bir tiyatrodan ibaret olduğu olasılığını ciddi şekilde düşünmeye ve bu nedenle de görebildiğimiz dünyanın ötesinde bizleri nelerin beklediğini sorgulamaya başlıyoruz.
Gördüğümüz, hissettiğimiz, dokunduğumuz ve duyduğumuz her şey, gerçekte ve özünde, duyularımızla algılayamadığımız, bizim dünyamızdan yüksekte bulunan ve bizim dünyamızın varoluş nedenini teşkil eden bir dünyanın yansımasından başka bir şey değildir.
Her çağda entelektüel iklimde yaşanan daha sofistike araçların kullanılması türünden kaymalar, sınırları sürekli olarak değiştirmekte ve sözünü ettiğimiz bu görünmez dünyanın büyük bir bölümünü günümüz bilimsel araştırmalarının meşru konuları arasına yeniden dahil etmektedir.





Yorumlar