DUR VE İZLE, İZLE VE ANLA, ANLA VE BİL....

Her gün, her an zaman çarkı dönüyor ve hayatlarımıza küçük ya da büyük değişimler getiriyor. Bu dünya değişimlerin dünyasıdır ve değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Gece ile gündüz arasında gelip giderken ve mevsimleri sayarken bazen hayatımıza daha büyük evrelerin etkisi yansır. Bu etkiler bizleri daha temel değişimlere zorlar ve hayatımıza yeni bir yön verir. Önemli bir sapağın karşısında olduğumuzu biliriz ve genelde korkular sarar içimizi. Bilinmeyene yelken açmak cesaret ister insan halimizle ancak bu cesaret günümüz insanında az gelişmiş bir özelliktir. Bu nedenle böylesi bir değişime girmektense çoğumuz bilinene tutunmaya çalışır ve hayatını eskisi gibi yaşamaya çalışırken yeniliğe karşı direnç besler. Bu direnç mutsuzluğun toprağıdır. Kısır bir döngüdür.

Bu tutum sıkıntılara, tersliklere, sevgisizliklere sofra kurar ve kişiyi derin bir girdabın içine sürükler. Oysa her neyse gelen, değişime kucak açmak tüm getirisi ve götürüsüyle şifanın bir yoludur ve seçildiğinde hayat yükümüzü azaltır ve bilincimizi derinleştirir. Yorum yapmadan ve yargılara yenik düşmeden gerektiğinde insanlardan vazgeçmek, şartların değişmesine izin vermek ve yeni insanlara kapı açmak hayatın merkezinde olup hayatla bütünleşmektir. Gerçek yaşam çizgisinde ne kazanmak ne de kaybetmek önemlidir çünkü her şey kendi dengesi içinde olduğundan tüm karşıtlar vakti geldiğinde yaşanacaktır. Böylesi şaşmaz bir yasaya karşı durmak ne akıllacadır ne de hayatın özüdür.

Bir gemidesin ve hem kaptan belli hem de geminin rotası. Esen rüzgarların eşliğinde menzilin dahi belirlenmiş. Ve sen bir yolcu olarak bu gemide her ne kadar bir o yana bir bu yana da koştursan da ne yönü değiştirebilirsin ne de esen rüzgarın şiddetini. Ancak geminin içindeki koşudan yorulur ve seyahatın anlamını kaçırmış olursun. Oysa dur ve izle. İzle ve anla. Anla ve bil. 

Yorumlar